“Bir ilişkinin başlaması için, iki kişinin de bunu istemesi
gereklidir, ancak bitmesi için sadece bir kişinin bunu istemesi yeterlidir”
Bakıldığında kuşkusuz hemfikir kalınılabilecek bir söylev. Ancak derinliğine
inildiğinde sanki biraz yadsıyormuşuz gibi geliyor. Bir ilişkiye başlamak istediğimiz zaman kendi
isteğimiz önemli hale geliyor ve altın kuralda hileye başvuruyoruz, o da diğer
tarafında istemesini sağlamak. İster gayet romantik yöntemlerle olsun ister
feodal üstünlüğü kullanarak olsun her seferinde karşıdaki kişinin de bunu
istemesini sağlamak temel edimimiz oluyor.
Bundan doğan ilişkiler de doğal olarak uzun süreli
ilerlemiyor, daha doğrusu süreden ziyade mutluluk kaynağı bir ilişki olmuyor. İkna etmek dünyanın en eski edimlerinden biridir ki işte tam da bu
nedenle sonsuz tecrübemiz ve bilgimiz var. Ancak ikna edilen kişi, kendi duygularından
bağımsız olarak hareket etmiş olmuyor mu ? İkna anlık bir olay değil sürekliği
olan bir durumdur. İknayı başarmış olsanızda bunu sürekli hale getirmek
zorundasınız. Bu durum da ilişkinin
tamamı boyunca size yüklenen ve aşılması imkansız bir sorumluluk getirir, karşı
tarafın yanı sıra kendi özgürlüğünüzü de elinizden alır. Bir gün artık bunu
devam ettirmeye gücünüz kalmadığında otomatik olarak ikna edilen kişi altın
kuralın ikinci bölümünü devreye sokacaktır ve ilişki bir kişinin isteğiyle
bitecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder