25 Haziran 2013 Salı

Paranoyayla mücadele

Paranoya çok acı verici , sinsi ve tehlikeli bir hastalıktır. Aslında çok da akıldışı olmayan nedenlere dayanır. İnsanlar yalan söyler, hem de sıkıkla. İnsanlar dürüst de davranır, hem de sıklıkla. Ancak yalanın ve dürüstlüğün yeri yordamı vardır. Bir insan yalandan korkmaya başladıkça bununla başetme yöntemi olarak daha dikkatli olmayı ilk tercih olarak seçer. İşte bu paranoyanın başlangıcıdır.
Aslında tamemen savunma amaçlı olarak başlayan paranoya bir süre sonra kişiyi ele geçirir. Ve ilginçtir ki paranoyaklar aslında her zaman haklıdır. Basit bir örnekle tipik bir paranoyak düşüncesi: “otobüste en son benim yanıma oturuyorlar” aslında haklıdır kişi. Bir otobüse bindiğimizde ortalama 14 yerin boş olduğunu varsayalım. Her 14 seferde 1 bizim yanımıza en son oturulacaktır. Günde 2 kez otobüs kullanan birinin haftada 1 en son yanına oturulur. İşte paranoyak diğer seferleri görmez ve “otobüste en son benim yanıma oturuyorlar” düşüncesi bir anda  “otobüste HERZAMAN en son benim yanıma oturuyorlara”a dönüşür. (Tabi örnek NŞA’da verilmiştir. Yaz günü duş almıyorsan durum değişir)
Paranoya başladıktan sonra bunu desteklemesi hiç de zor olmayacaktır. İnsanların yalanlarını ortaya çıkardıkça kendi zihni bu oyunları oynamaya devam eder ve dürüst davranışları göremez, sadece yalanlardan kurulu bir dünya olduğuna inanır. Bir süre sonra kendi söylediği yalanları da hafızası gözünün önüne serince hemen bir genellemeye gidebilir.”İnsanlar HERZAMAN  yalan söyler”
Bir başka basit örnekte eşlerin aldatması üzerinedir. Evliliği kötü giden kadınları %100’ü başka bir erkekten hoşlandığını belirtmiştir (Evlilik Enstitüsü). Paranoyak bir erkeğin evliliğinin iyi gitme ihtimali olmadığı çıkarımını yaparsak, yine %100 haklı çıkacaktır, eşi onu en azından zihnen mutlaka aldatacaktır.
Bu noktadan sonra paronyak kişinin davranışları değişim gösterir. Yalanı nerede kullanacağını bilemez. Sıklıkla en gereksiz yerlerde yalana başvurur. Çünkü onun normali zaten insanların birbirlerini olabildiğine kandırmasıdır. Paranoyaklığından tiksindiği durumlarda da olağandışı dürüstlük belirtileri gösterecektir. Geceleri az uyuyup, sabahları erken kalkacaktır.
Tüm kişilik bozukluklarında görünme ihtimali olmakla birlikte Narsisistik Kişilik Bozukluğu ve Antisosyal Kişilik Bozukluğu hastalarında çok daha sık rastlanmaktadır. Bu da bu kişilik tiplerinin insanlara olan sevgisizliği ve her türlü insan ilişkisini akıl yoluyla çözme eğilimlerinden kaynaklanmaktadır.
Aslında paronayanın en uygun tedavisinin psikoterapi olmasının yanı sıra bu acı verici ve zor süreci yaşamak istemeyenler için Risperdal adlı bir ilaç mevcuttur. Anti-psikotik özelliği olan bu ilaç gerçekten ciddi ölçüde olumlu sonuçlar vermektedir.
Benim önerim hep birlikte bu illetle mücadelede sayın devlet büyüklerimize birer kutu Risperdal gönderelim. Bu ilaç reçetesiz de satılmaktadır. Hem biz kurtulalım hem kendileri kurtulsun, hem de onları sevenler.

15 Haziran 2013 Cumartesi

itiraf

Ülkede kocaman bir SOPA var. Yıllardır bu sopayı elinde tutan CeHaPe zihniyeti adı altında toplayabilceğimiz ulusalcı, laik ve yasakçı zihniyet bizleri, yani din baskısından korkan insanları, ülkeye şeriat gelecek, bütün özgürlükler kısıtlanacak söylevleriyle kandırıp dindar insanları dövdü. Yıllarca ülke bölünecek , vatan elden gidecek yalanlarıyla Kürt’leri dövdü ve bizler de bu yalanlara inanarak bu dayağı seyretmekle yetindik. Bizlere gerçekleri göstermek isteyen marjinal sosyalistlere ise medyaya dayanarak inanmadık. Aslında tek dertlerinin sırça köşklerindeki güzel hayatlarına devam edebilmek, egolarını tatmin edebilmek, yatakta eşlerine yapamadıklarını kendi halkına yapabilmek olduğunu ne yazık ki çok geç fark ettik.. Sonra verdikleri mücadeleler sonunda önce dindarlar, sonra da Kürtler bu SOPA’lı eli kavradılar ve artık dayak sona erdi.
Ama işte ne olduysa bundan sonra oldu. Gücü eline alan AkePe zihniyeti SOPA’yı kırmak yerine onu kullanmaya başladı. Din elden gidiyor denilip bizlerin en basit haklarını bile gasp etmeye başladılar ve sizler tıpkı yıllarca bizlerin yaptığı gibi bu dayağı seyretmekle yetiniyorsunuz. Tek derdi damadına ihale vermek isteyen bir insanın baskısında, kendi evladınız dayak yerken hala daha gözleriniz açılmadı. Yıllarca bizim alet olduğumuz zorbalığa şimdi siz alet oluyorsunuz.
“Deney” adında gerçek bir deneyden yola çıkılarak çekilmiş bir Alman filmi var. Filmde aynı şartlardaki insanların bir kısmı gardiyan, bir kısmı da mahkum oluyor. Bir süre sonra her şeyin mizansen olduğunun bilinmesine rağmen gardiyanlar zalimleşiyor ve mahkumlar buna karşı direniyorlar. Bunun gibi çok fazla deney göstermiş ki insanlar gücü eline aldıklarında birden zalimleşebiliyorlar.
Şu açık ki biz bu ülkede dindarlar, inançsızlar, Kürtler, Türkler,Çingeneler, eşcinseller,orospular ve daha bir çok kitle bir arada yaşamak zorundayız. Artık görmemiz gereken de bu birlikte yaşamın tek koşulunun SOPA’yı kırmak olduğudur.
Gezi parkındaki direniş belki bunun başlangıcı olabilir, ben umutluyum.