“Sen benimsin” demek, bir anlamda “ben sana aitim” demektir
der, baştan çıkarıcının günlüğünde genç ve büyük düşünür Kirkor usta (Soren Kierkegaard).
Çok basit ve hiç bir şekilde kırılamaz bir matematik vardır bu düşüncenin
ardında. Denklemi basitçe kurmuştur Kirkor ve kurulan denklemlerin içerisine
girip o denklemi içinden çıkılmaz hale getiren bir irrasyonel sayının yokluğu,
henüz erdem değildi o zamanlar...
Sen benimsin denklemini biraz açtığımızda “Senin bana ait
olduğunu düşünüyorum ve bunu dile getirerek bana ait olmanı sürdürmeni
istiyorum, bana ait olmanı sürdürmeni
istemesem benim olduğunu farketmezdim bile, sen benim istencimle paralel olarak
benimsin” şeklinde bir yere çok basitçe varırız.. Denklem biraz daha anlaşılır
olmaya başlıyor, bir kişinin ya da nesnenin bizim olması durumu bizim
istencimizle ilişkilendirmeye başlıyoruz, “Ben” ya da Yunanlılar’ın deyimiyle
“ego” (έγώ) devreye giriyor.
Sen benimsin demek, “sen benimdin” den çok farklıdır, benim
olma durumun geniş zamana yayılıyor, şu an benimsin, geçmişte bir zamandan beri
benimdin, belirli bir gelecekte de benim
olacaksın. Bu eylemlerdeki zamanların sözdeki ifadesinde Yunanlılar çok güzel
örnekler verirler... Mesela “bilmek”
fiili geniş zamanda kullanılmaz orda , bilirim denmez ya da biliyorum,
bunun yerine öğreniyorum kullanılır.. Çünkü bilgi ancak geçmiş zamanda elde
edilebilen bir şeydir, geniş zamana veya şimdiki zamana yayılamaz, henüz
oluşmamış bir şeyin sahibinin de olunamayacağını çok iyi biliyordu onlar...
Ancak bizler “Sen benimsin” kelimesini geniş zamanda kullanıyoruz, yani bir
şeye sahip olmanın yanı sıra o şeye sahip olmanın süreceğini de önceden
belirtiyoruz, yani sürdürme talebimizi.
Bir durum ansızın kendiliğinden (yani tabiatın kurduğu
~sonsuz derecede denklemin bir araya gelmesiyle tamamen bizim istencimiz
dışında) gerçekleşebilir. Yani bir kişi bir anda, bulunduğumuz anda, bize ait
olabilir, bunda büyük payımız da olabilir, neredeyse hiç payımız olmaya da
bilir. Ancak sen benimsin dediğimiz andan itibaren geleceği de içine katan bir
zaman diliminde karşımızdakinin bizim olmasını diliyor oluruz ve bu devamlılığı
sağlamak ancak ve ancak bizim irade göstermemiz durumunda olacaktır.
Sen benimsin dediğimiz andan itibaren, bu bize aitliği
sürdürebilmek için, çaba sarfetmeye başlarız ve işte ustanın bahsettiği sihirli
aldatmaca gerçekleşmeye başlar, artık biz o kişinin bizim olması için (bu konu
ekseninde) varlığımızı devam ettiririz, yani
aslında biz ona ait olmuşuzdur bir yerde.
Fight Club Filminde (Ben kitabını okumadım filmini
seyrettim) sahip olduğunuz eşyalar aslında size sahip oluyorlar, diyerek
aslında sert bir selam çakmıştı Kirkor ustaya.. Elbetteki mevzu nesnelere sahip
olmaya gelince idrakı daha bir kolaylaşır, çünkü eşyadan vazgeçebilmek düşüncesi biraz daha
kolay kabullenilebilir.. Örneğin sahip olduğumuz ev, ona sahip olmamızdan ve
sahipliğimizin devamına duyduğumuz istenç yüzünden bütün hayatımızı eline
geçirebilir. Ya da zenginlik, mal mülk, hep sahip olduğumuzu düşündüğümüz
şeylerdir, oysaki yokluğunda varoluşumuzu sürdüremeyeceğimiz şeyler haline
geldiklerinde aslında istencimizi ellerine geçirmiş olurlar ve bize ait
olmaktan öte bize sahip olurlar.
Sonuçta Sen benimsin demek, senin benim olma durumuna karşı
göstermiş olduğum istencin ifadesidir. Ve istençlerin üzerimizdeki hakimiyeti
hiç hafife alınmadığında “Sen benimsin demek, bir anlamda değil bütünüyle ben
sana aitim demektir” sonucu çıkar.
Şunu bilmelisin ki, ben sana “sen benimsin” dediğimde
aslında bütün varlığımla “ben sana aitim” demek istiyorumdur......