22 Ağustos 2013 Perşembe

Başlangıçta eylem vardı

Bir varlığın (tözünün özü) ifadesi, içinde sonsuz sayıda sıfat barındırır.  Ancak konu kendi varlığımızı açılımlamaya gelince sıfatlar da bir anda o tözden kopan birer araç haline geleceklerdir. Bu durumda varlık sıfatı da kapsayacaktır. Kapsama bir anda açılımı yapılmaya çalışılan tözün sınırlarının belirlenmesine ve doğal olarak sınırlandırılmasına sebep olacaktır. Ve varlık yine ifade edilememiş olacaktır. Şimdilik bu paradoksal durumdan düşünsel çıkışın yegane yolunun, zaman parametresini de formüle ilave etmek olduğunu düşündüğümü belirtip,  konuyu başka bir yöne, sonsuz sıfatın, herhangi bir kapsama yapmadan, aynı anda kullanılabilmesi noktasına taşımak istiyorum; SANAT’a


Bence sanat, sanatıçının, yaşamın küçücük bir kesitinden tüm varoluşu açıklama çabasıdır. Bu nedenle sanatı, sanatçıdan bağımsız olarak algılayamıyorum. Bir sanat eserini, görünümden logos’a çeviren nokta sanatçının  varlığının hissedilmesi olmalıdır. Bir diyalogda söylenen sözü, söyleyenden bağımsız algılamak gibi birşeydir sanat eserini sanatçıdan kopartmak. Daha ziyade yazım sanatı olan şiir ve roman üzerinde tecrübelerim olduğundan dolayı o noktadan bir örnekle ilerlemek istiyorum.  Son zamanlarda aklıma Raskolnikov'un tefeci kadının, masum kardeşini öldürdüğü sahne takılıyor.  Önce küçük ve önemsiz noktalarda bu karakterin masumluğunu ve çektiği acıları önümüze seriyor üstad Dosto. Sonrasında bütün felsefesini , kötü acımasız ve gerçekten Nietzsche’nin hayvanla, üstinsan arasındaki varlık olarak gösterdiği canlı tanımına uyan tefeci kadının ölümü üzerinden kuruyor. Ama bir anda, eylem anında, masum yaşlı kadını da hunharca öldürüveriyor. Sonrasında yine anlatısını tefeci kadın üzerinden devam ettiriyor. Oysa masum bir kadın ölüvermişti, hiç bir önemi yoktu bunun, çünkü ölümü bile değersizdi, öldürmek bile suç değildi onu. İşte bu kesit bir çok düşünürün sayfalarca yazısından çok daha büyük anlatımlar taşımaktadır. Hiç bir sözün, hiç bir tanım çabasının anlatamayacaklarını seriyor önümüze. Goethe’nin “başlangıçta eylem vardı” çıkarımına selam gönderiyor ve herşeyi eylemle açıklıyor.