26 Haziran 2015 Cuma

Hey sophia, sana aşığım

Sevgi bu kadar basit mi? Aşk dediğiniz ey ulu ozanlar, pipinin kukuya girmesinden daha öte bir şey değil mi?
Yoksa sadece bu kadar mı? Saçma! Benim bir kukum yok ki, pipimin girebileceği, o zaman?

Sevgi Agorada yürürken etik ve evrensel doğru üzerine konuşmayı hayal etmek ve hayal ederken yerden taş toplamaktır, sevdiğine hediye edebilmek için, o pis kokuşmuş düşüncelerin sahibi Sokrates’in yürüdüğü yollardaki taşları!

Aşk Phili’dir, aşk Sophia’ya duyulan duygudur, aşk narsizmdir, aşk varoluşunu sevmektir, bir başka varoluşu kendi varoluşu gibi sevmek, bu varoluş devam ettirsin benim ve eş tözlü kardeşim olan tüm canlıların türünü demektir, işte aşk bu varoluşa duyulan histir, minnettir.

Aşk akıldadır! Aşk Akladır! Çıkarın artık o yüce duyguyu çürüyen bedenlerinizden, hapsetmeyin tanrıdan kopan parçaların hapsolduğu gibi, yoksa aşk tanrıdan kopan parça mıdır, bu bedenlere hapsolan?

Ne çok tanım yaptım ama yine bir bok söyleyemedim.

Aşk benim hissettiklerimdir desem, bir ben mi anlayacağım?

2 Haziran 2015 Salı

Ağırlaşmış bir narsistik kişilik bozukluğu hastası davranışı:



NKB Hastalığının en belirleyici özelliklerinden biri de dikkat çekme çabasıdır. Eğer kişi kendisine duyulan ilgilin azaldığını idrak ederse, bunun tek kaynağının kendi davranışları olduğunu düşünür. Siz bakmayın etrafındakilere öfke saçmasına, sürekli başkalarına saldırmasına, o her şeyin kaynağını kendisi olarak bilir. Aslında biraz daha gayret ederse tekrar ilgiyi toplayabileceğine kanaat getirir.

Bu ilgi toplama çabası iki sonuç doğurur. Birincisi ve davranışlarını asıl belirleyicisi, izleyenlerini hoşnut etme çabasıdır. Ama öncesine bakmak lazım ki kimleri hoşnut edebileceğini, hastanın habitatını anlayabilelim.
Hasta kişinin, hastalığı boyunca uzun süre davranış bozukluğu sergilemesinden dolayı çevresinde sadece çıkar sahipleri kalır, çünkü çıkarı olmayan bir insan artık kendisine tahammül edemez.

Bir de eleştirilmeye ve yaptığı hareketlere ayna tutulmasına karşı duyduğu hassasiyetten dolayı zaten uzun soluklu bir çevresel tasfiyeyi kendisi gerçekleştirmiştir. Sonuçta hastanın sosyal ortamı, sürekli onu onaylayan aptallar ve çıkar sahiplerinden oluşmaya başlamıştır. Seviye yerlerdedir artık. Davranışları gün be gün bu daralan sosyal çevreye uygun, yani çıkarcılara ve aptallara yönelik olacaktır.

İkinci sonuç, bu ilgi azalmasından dolayı kişi kendisini suçlamaya başlar ve büyük buhranlar geçirir ruhu. Bu hezeyan davranışlarında bozulmalara sebebiyet verir. Artık kaçınılmaz olanlar gerçekleşir, akıl süzgecinden geçir(e)mediği dikkat çekmeye yönelik tavırlar sergiler. Hani olmaz ama oldu diyelim, farzı misal bu kişi uzak diyarda bir ülkeye cumhurbaşkanı olsa, bir kürsüden halka hitap ederken, yine başı olduğu cumhurdan bir takım insanları fazlasıyla rencide edebilecek, hatta dinleyenleri bile (ki onların aklı başında olması koşuluyla) utandıracak cinsel içerikli espriler yapabilir. Bu, davranışının sonuçları hakkındaki muhakeme gücünü kaybetmesine delalettir. Siz aklı başında insanlar bu zavallı hastanın kendi yaşamını nasıl mahvettiğini görür ve onun adına korkarsınız ancak onun bunu nasıl fark etmediğini anlayamazsınız. Aslında durum tam olarak öyle değildir.

Tüm bunlar yaşanırken hastanın yüzünde istem dışı bir mutluluk oluşur, çoğu kez gülmeyi engelleyemez, bizler için utandırıcı gelen bir olay onlar için komik hatta normal gelebilir. Ancak yine de yüzündeki gülümseme de bile bir gerginlik vardır.

Aslında psikozdaki şahıs, tüm bunları yaşarken bir yandan da usu yeryüzündeki gerçek hayattadır, uzamın ve zamanın farkındadır ve kendisini felakete sürükleyen davranışlarının sonuçlarının tümüne varmaktadır.  Kişi geceleri en çok da kendisiyle çatışır ve çevresindeki insanlara davranışlarından çok daha sert kendi ruhuna davranmaktadır.

Bu, bir insanın başına gelebilecek en büyük mutsuzluktur. Sizler bu acıyı tahayyül bile edemezsiniz. Eğer bir cehennem yaratacak olsanız ve bu cehennemde verilecek en büyük cezayı düşünseniz bile bu hasta kişinin yeryüzünde yaşadığı acıların yanına yaklaşamaz.
Bu nedenle bu durumda bir insan gördüğünüzde ona kızmayın ama  ona acımayın da. Çünkü acımak acıyan kişiyi de aşağılayan bir davranıştır ki o buna değmez, Benim tavsiyem, sadece ondan uzak durun, bırakın acılarını kendi başına yaşasın.

Ve eğer sevmiyorsanız bu kişiyi ve kötülüğünü istiyorsanız onun, dua ederken şöyle seslenin inandığınız değer neyse ona,


"Rabbim, sen bu insana uzun ömürler ver, aldığı her canı, katlettiği her çocuğun hayatını onun ömrüne ekle"