NKB
Hastalığının en belirleyici özelliklerinden biri de dikkat çekme çabasıdır.
Eğer kişi kendisine duyulan ilgilin azaldığını idrak ederse, bunun tek
kaynağının kendi davranışları olduğunu düşünür. Siz bakmayın etrafındakilere
öfke saçmasına, sürekli başkalarına saldırmasına, o her şeyin kaynağını kendisi
olarak bilir. Aslında biraz daha gayret ederse tekrar ilgiyi toplayabileceğine
kanaat getirir.
Bu ilgi
toplama çabası iki sonuç doğurur. Birincisi ve davranışlarını asıl
belirleyicisi, izleyenlerini hoşnut etme çabasıdır. Ama öncesine bakmak lazım
ki kimleri hoşnut edebileceğini, hastanın habitatını anlayabilelim.
Hasta
kişinin, hastalığı boyunca uzun süre davranış bozukluğu sergilemesinden dolayı
çevresinde sadece çıkar sahipleri kalır, çünkü çıkarı olmayan bir insan artık
kendisine tahammül edemez.
Bir de
eleştirilmeye ve yaptığı hareketlere ayna tutulmasına karşı duyduğu
hassasiyetten dolayı zaten uzun soluklu bir çevresel tasfiyeyi kendisi
gerçekleştirmiştir. Sonuçta hastanın sosyal ortamı, sürekli onu onaylayan
aptallar ve çıkar sahiplerinden oluşmaya başlamıştır. Seviye yerlerdedir artık.
Davranışları gün be gün bu daralan sosyal çevreye uygun, yani çıkarcılara ve
aptallara yönelik olacaktır.
İkinci
sonuç, bu ilgi azalmasından dolayı kişi kendisini suçlamaya başlar ve büyük
buhranlar geçirir ruhu. Bu hezeyan davranışlarında bozulmalara sebebiyet verir.
Artık kaçınılmaz olanlar gerçekleşir, akıl süzgecinden geçir(e)mediği dikkat
çekmeye yönelik tavırlar sergiler. Hani olmaz ama oldu diyelim, farzı misal bu
kişi uzak diyarda bir ülkeye cumhurbaşkanı olsa, bir kürsüden halka hitap
ederken, yine başı olduğu cumhurdan bir takım insanları fazlasıyla rencide
edebilecek, hatta dinleyenleri bile (ki onların aklı başında olması koşuluyla)
utandıracak cinsel içerikli espriler yapabilir. Bu, davranışının sonuçları
hakkındaki muhakeme gücünü kaybetmesine delalettir. Siz aklı başında insanlar
bu zavallı hastanın kendi yaşamını nasıl mahvettiğini görür ve onun adına
korkarsınız ancak onun bunu nasıl fark etmediğini anlayamazsınız. Aslında durum
tam olarak öyle değildir.
Tüm bunlar
yaşanırken hastanın yüzünde istem dışı bir mutluluk oluşur, çoğu kez gülmeyi
engelleyemez, bizler için utandırıcı gelen bir olay onlar için komik hatta
normal gelebilir. Ancak yine de yüzündeki gülümseme de bile bir gerginlik
vardır.
Aslında
psikozdaki şahıs, tüm bunları yaşarken bir yandan da usu yeryüzündeki gerçek
hayattadır, uzamın ve zamanın farkındadır ve kendisini felakete sürükleyen
davranışlarının sonuçlarının tümüne varmaktadır. Kişi geceleri en çok da kendisiyle çatışır ve
çevresindeki insanlara davranışlarından çok daha sert kendi ruhuna
davranmaktadır.
Bu, bir
insanın başına gelebilecek en büyük mutsuzluktur. Sizler bu acıyı tahayyül bile
edemezsiniz. Eğer bir cehennem yaratacak olsanız ve bu cehennemde verilecek en
büyük cezayı düşünseniz bile bu hasta kişinin yeryüzünde yaşadığı acıların
yanına yaklaşamaz.
Bu nedenle
bu durumda bir insan gördüğünüzde ona kızmayın ama ona acımayın da. Çünkü acımak acıyan kişiyi
de aşağılayan bir davranıştır ki o buna değmez, Benim tavsiyem, sadece ondan
uzak durun, bırakın acılarını kendi başına yaşasın.
Ve eğer
sevmiyorsanız bu kişiyi ve kötülüğünü istiyorsanız onun, dua ederken şöyle
seslenin inandığınız değer neyse ona,
"Rabbim,
sen bu insana uzun ömürler ver, aldığı her canı, katlettiği her çocuğun
hayatını onun ömrüne ekle"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder