12 Kasım 2014 Çarşamba

Yeniden doğuş..

Tarih boyunca ilahi hayat (ilahiyat) hep yeniden doğuş üzerine inşa edilmeye çalışılmıştır.  Sadece semavi dinlerde değil bütün inanışlarda bu kült en önemli yere konmuştur, inanç sistemlerinde. Hatta şu anda yeniden doğuş mitinin Anadolu’daki en önemli sembolü olan Tanrı Dionysos için yazılmış bir ilahiyi dinliyorum ve şiir kısmında Protogonon (iki kez doğan) sözü ve peşine gelen trigonon (üç kez-defalarca- doğan) sözleri yazıma ilham oluyor.

Ne diyordum yeniden doğuşun ilahiliği… Anka kuşu gibi küllerinden doğmak ya da Mesih İsa gibi bir gün yeniden dünyaya gelmek ya da Dionysos gibi Zeusun baldırında yeniden doğmak ya da Budizm’deki gibi bir farenin kanını ısıtmak için soluk almak ya da bütün semavi dinlerdeki gibi yaşama cennette yeniden gözlerini açmak…

Ne çok öykünmüşüz biz Ademoğulları yeniden dünyaya gelmeye, işlediğimiz bütün günahlardan arınıp tekrar bir bebek misali yaşama gözlerimizi açmaya. Oysa bunun tek koşulunun önce ölmek olduğunu hep unutmuşuz. Terminoloji ya da feylosof adları kullanılarak yazılan yazılardan hep tiksinmişimdir. Özellikle o değerli düşünce insanlarını kendi dev aynası olarak kullanan insanlar hep iğreti duygular yaratmıştır kalbimde… Haddi mi –ki benim bir haddim var mı onu henüz bilmiyorum- aşarak söyleyeyim bu dev aynası, fuarlardaki komikli aynaları çağrıştırmıştır her daim bana.  Ama bu yeniden doğuş mitinde aziz Nietzsche’nin adını anmak zorundayım. Ne anlatmıştı bize büyük düşünür? Tamamen kül olmazsa eğer bir ateş, o kordan yanan ateş yeni bir ateş olmaz, bir önceki ateşin devamı olur… Eğer ki yeniden doğmak bizler için bu kadar yüce ise –ki kurcalayın kalbinizi gerçekten yüce- önce, bir önceki ateş sönmeli, ölmeli insan en kestirmeden yeniden doğmak için…

O zaman idrak eder işte insan, ne kadar kutlu bir olaydır halen daha nefes alabiliyorken ölebilmek.. Ölürken çektiğin acıların bir anda anı olması, sanki başka bir ademoğlunun yaşadıklarıymışçasına onlara uzaktan bakabilmek ve dalga geçebilmek… Belki de doğanın biz insanlara verdiği yegane armağandır bu yeniden doğabilme kabiliyeti, belki de ölüm mefhumuna sahip tek canlı olan insanın en büyük erdemidir yeniden doğuş… Hele bir de bu yolculukta, bu ölüp yeniden dirilme yolculuğunda yani, bir rehberin varsa bir Nedret’in varsa.. Ne demişti şair? Böyle zamanlarda insan ağlamadan müzik dinleyemez….





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder