Yıllardır din kavramı içerinde anlamaya çalıştığım ancak bir
türlü makul bir açıklama bulamadığım kader kavramını, diyalektik metaryalizm
içerisinde görmek gerçekten büyük bir ironiydi.
Marksist ideolojinin hem düşünsel anlamda, hem de iktisadi
anlamda kullandığı metod gerçekten algılaması kolay bir ikiyüzlülük olarak göze
çarpıyor. Her iki anlamda da ideolojinin yaptığı kesinlikle farklı birşey
ortaya sunmak değil, varolanın esaslı bir analizini yapıp sonrasında aktörlerde
değişikliğe gitmektir.
Örneğin Sosyalizm aslında tamamen kapitalizmin araçlarını kullanır, yaptığı yegane değişiklik bu araçları kullanan aktörlerin yerlerini değiştirmektir. Bu bağlamda bir insanın hem anti-kapitalist hem de sosyalist olması mantıken olanaksızdır. Bu örneği, beni daha çok ilgilendiren Marksizm’in felsefik boyutu yani Diyalektik Metaryalizm konusunda da aynı yöntemi kullanmasının algılanmasına yardımcı olması için verdim.
Örneğin Sosyalizm aslında tamamen kapitalizmin araçlarını kullanır, yaptığı yegane değişiklik bu araçları kullanan aktörlerin yerlerini değiştirmektir. Bu bağlamda bir insanın hem anti-kapitalist hem de sosyalist olması mantıken olanaksızdır. Bu örneği, beni daha çok ilgilendiren Marksizm’in felsefik boyutu yani Diyalektik Metaryalizm konusunda da aynı yöntemi kullanmasının algılanmasına yardımcı olması için verdim.
Marks’ın temel felsefesi olan Diyalektik Metaryalizm din
anlayışına alternatif olarak ileri sürülüyormuş gibi bir bakış açısı yıllardır
süregeliyor. Aslında kapitalizm ve sosyalizmdeki benzerlik, diyalektik
metaryalizm ve Tevrat arasında da mevcut. Diyalektik, tarihe tıpkı Tevrat gibi
bakmakta ve bütün olayları birbirinin sebebi olarak lineer bir düzlemde ele
almaktadır. Bu bakış Kerov’un toplumlar kitabında açıkca kendini
göstermektedir. Marks diyalektikte hiç bir şekilde din düşüncesinden
uzaklaşmamıştır. Sadece dindeki “Tanrı kavramı” yerine “Doğa” yı
yerleştirmiştir. Elbetteki buradaki doğa sadece ağaçlar böcekler değil, insan,
insanı oluşturan sinir sistemine kadar en küçük ayrıntıdan, evren yıldızlar ve
tüm kainatta uzanır.
Kader anlayışı bu düşünce sisteminin ürünüdür. Insanın
yaşamını etkileyen faktörler tamamen tarihsel bir neden sonuç ilişkisine
bağlıysa insanın gelecekte ne yaşayacağı da bu bağ sayesinde asla
değiştirilemezdir. İnsan sonsuz doğanın yanında sadece bir “1” dir ve
matematikte “sonsuz + sayı” =sonsuzdur. İnsan da doğanın bir parçasıdır ve
davranışlarına yön veren düşünce sistemini oluşturan da yine doğadır. Sinir
sistemi, dolaşım sistemi evrimsel durumu, hepsi doğanın bir parçasıdır.Bu
düşünce de Tevrat ve İncil ve Kuran’daki “İnsan tanırının suretinden
yaratılmıştır” düşüncesinin “İnsan Doğanın suretinden oluşmuştur” şeklindeki
karşılığıdır. Bu şartlar altında yapacağı seçimler de doğanın yönlendirmesiyle
olacaktır.
Kaderi anlamak için sorulan bir soru olan “peki geleceğimi
bilseydim kaderi değiştiremez miydim?” de yine diyalektik düşünce içerisinde incelendiğinde
“geleceğini bilmek “ zaten senin kaderin olduğundan bu nedenden oluşan sonuç
yani yapılacak olan değişklik de senin kaderinin ta kendisidir, olarak
verilmektedir.
:S
YanıtlaSil